Osmanlı İmparatorluğu’nun altı buçuk asırlık tarihi boyunca alkollü içecekler, hem dini yasakların inatçı bir engeliyle karşılaşmış hem de toplumsal yaşamın ve kültürel mirasın ayrılmaz bir parçası olmuştur. İslam’ın haram kıldığı bu içeceklerin
Bozkırın bağrından binlerce idealist öğretmen yaratmak. Bu kesinlikle bir devrimdi. Ama yarım kalan…Adı Köy Enstitüleri. Elinden tutulmazsa çobanlıktan ileri gidemeyecek olan, aşiret ve toprak ağalarının gölgesinde yaşayan kırsaldaki bu insanlar,
Cumhuriyetin ilanından sonra Türk devletinin başlıca amacı ülkenin bir an önce kalkınması ve çağdaş dünya medeniyetinin bir parçası olmasıdır. 15 yıllık Atatürk döneminin özeti budur. Türkiye’nin kaybedecek zamanının olmadığını bilen Atatürk ve
KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN YURT İÇİNDE YANKILARI 1937 yılında açılan dört Köy Öğretmen Okulu’nun [1]devamı niteliğinde bulunan, amacı halkı bilgilendirmek, halkın yanında olmak, bilimsel düşünceye sahip insanlar yetiştirmek olan Köy Enstitüleri ne yazık ki
Lozan’a saldıranların bir iddiası da Batı Trakya’nın Lozan’la verildiğidir. Halbuki Batı Trakya, Balkan savaşları sonunda imzalanan 10 Ağustos 1913 Bükreş Anlaşması ile Bulgaristan’a bırakılmıştır. Tarih bilmezlerin zekâ seviyelerinden dolayı, 10 Ağustos 1913’te
Yaşamla ölüm arasında yer alan gizemli bir kütüphane, sonsuzluğa uzanan raflarıyla her bir bireyin yaşamış olabileceği alternatif hayatları barındırır. Bu kütüphanenin temel önermesi, hayatımızdaki farklı seçimlerin
Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonu ve Mondros’un Ağır Mirası Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’na girmesi, Enver ve Talat Paşa liderliğindeki İttihat ve Terakki Hükümeti’nin 2 Ağustos 1914’te Almanya ile imzaladığı gizli bir antlaşmaya dayanıyordu.
Asya Hun imparatorluğu benim ilk kitabımdır. Elimdeki ders notlarını daha anlaşılır yapmak için her sene yeni bilgiler, açıklamalar ve haritalar ekleyerek farkında olmadan daha bilimsel hale getirmiştim. Nihayetinde üzerine biraz daha eğilip